Umudun Bittiği Yer
Evet, tüm bilginize, motivasyonunuza ve çabanıza rağmen umudunuz tükenecektir! Bugün başıma gelen ve zaman zaman yaşadığım böyle bir olayı sizlerle paylaşacağım. Okumanızı öneririm çünkü problemleri halının altına süpürmek yerine onlarla başa çıkmaya çalışan herkesin yaşayacağı durum budur.
Eğitim sistemimize dair sert bir eleştiri
Bugün gerçekten canhıraş şekilde öğrenmeye çalışan, ödevlerini günü gününe yapan, sürekli olarak motivasyonunu yüksek tutan oğlumla birlikte çalışırken Türkçe sorularını gördüğümde dehşete kapıldım. Tamam! Disleksili çocuklar için ayrı sınavlar hazırlanıyor ancak disleksili çocuklar için ayrı ders kitapları yok! Peki neden yok? Herhalde Milli Eğitim Bakanlığının koca sistemi, onca uzman, akademisyen, yılların ders kitabı yazarları bunu unutmuşlar.
Evet, ısrarla bu eleştirileri ertelemişsem de bunu yapmak gerekiyor ve bu eleştirileri tehlikeli bir fikir gibi aklımdan geçirirken çocuğumun göz yaşları içinde isyanı ile kabul etmek zorunda kaldım. İtiraf etmem gerekir, 41 yaşında, doktora yapmış, bir kaç dil bilen biri olarak soruları ben bile okuduğumda zorlanırken disleksili olmayan bir çocuğun bile bu sorularla "kafayı yememesi" elde değil! Şimdi tutup bu yazıyı kitapların yazarlarına, milli eğitim aygıtının çarklarının arasındaki dişlilere söylesem haksızlıkla suçlayacaklar. Ancak bu haksızlık değil! Klişe bir cevap uydurmuşlar bunun için: Efendim elemek zorundayız! Doğru ama New York Üniversitesinden saygın akademisyen Sayın Selçuk Şirin'in bir yazısında dile getirdiği gibi sadece %1'lik dilime kariyer vadedip geri kalanı bir kenara iterek mi?
Kanada serüveni
İşim gereği bir süre geçirdiğim Kanada'da eğitim sistemi içerisinde, disleksili çocuklarla ilgili çabaları ve profesyonelliği gördüm. Bu bir yana, eğitim sisteminin kimse kusura bakmasın ama "yazarlarının dahi bir ay sonra çözemeyeceği zorlukta" paragrafların içermediği, sözüm ona edebiyat zevki aşılayacağız diye "can sıkıcı" paragrafların içinden çocuklara sorular sorulmayan, matematik öğretiyoruz diye çocukların uzun ve karmaşık bir metni okumak zorunda kalmadığı ders kitaplarının olduğu bir eğitim sistemini gördük. Doğal olarak, çocuklar bu çağdaş, ilerici, net ve en önemlisi de gerçekçi eğitim sistemi içerisinde kitapların ağırlığı ile sırtlarını eğmeden, dik duran, öz güvenli çocuklar olarak yetişiyorlardı.
Haksızlık ediyorum
Evet, kimse kusura bakmasın. Ben de bir kitap yazarı olarak çok merak ediyorum? Milli Eğitim Bakanlığının kitaplarını kim yazıyor? Kitap yazarları bunu bir "endüstri" yada karlı bir hobi haline mi getirmiş? Yoksa gereksiz bir işgüzarlıkla hayal aleminde, fil dişi kulelerde oturup tüm çocukların küçük profesörler olmalarını mı bekliyorlar? Kitapları eleştiren uzmanları zaten dikkate almıyorlar da, acaba bu kitaplar neden her seferinde daha da geriye gidiyor. "Maarif modeli" adı altında muhafazakar göndermeli, huzur verici ve iddialı projeler PR için mi yapılıyor yoksa cidden sonuçları ve etkileri ile takip ediliyor mu?
Biz ne yapacağız
Maalesef, bu atmosferde ısrarla karşı durduğum "kaygılı veli" haline gelmemek olası değil, umudu diri tutmak da! Ancak bu da bir tuzak! Evet, sürekli olarak eleştirmek, kızmak, şikayet etmek (haklı da olsak) araştırmalara göre zihinde problem çözme bölgelerini zayıflatırken, bir sonraki şikayet için ağrı eşiğimizi düşürüyor, daha az düşünüp daha fazla tepkisel olmamıza neden olan amigdala bölgesini büyütüyor araştırmalara göre. Bu nedenle böyle zorlu ödev günlerinin, ya da çocuğunuzun ya da sizin duygusal olarak tükendiği anlarda bir ara verin... Zamanı gelmiştir. Sonra da düştüğünüz yerden kalkın.
Tarih: 2024-10-06 21:41
Etiketler: ebeveyn