http://www.advesti.ru/img/1132780533_mozilla.jpglogo.gif

Bir zamanlar yüzyüze görüşürdük, yazılı iletişim kendi başına ağır başlı bir iş olarak sadece mektuplar, telgraflar ve en fazla fakslarla yapılırdı. Sonra cep telefonları girdi hayatımıza, SMS’e alışır olduk. Bayram’da seyran SMS’le paylaştık yaşamı. Derken Internet girdi, mail hastalığına yakalandık. Ne bulsak paylaşttık, nasılsa sınır yok diye. Öyle bir an geldi ki altalta gelen her maili okumamız ömrümüzden daha fazla zaman alacak hale geldi. Sonra anlatmaya bile gerek kalmadı, MSN…
Ve sonra “Social Networking” kavramı çıktı, adam çıkıp sistemini oturtuyor, binlerce insan birbirini o sayfa üzerinden buluyor, fotoğrafınların videolarını, saçmasapan işlerini paylaşıyor, diğer insanlar “AAA filanca şöyle yapmış, filanca böyle giymiş diyorlar”. Bazıları bir sapıklık aracı olarak da kullanıyor bu sayfaları… Sonunda sitenin sahibi ekmeğini çıkarıyor (Milyon dolarlar).
En sonda iş alanında da gelişen “social networking” kavramı ile insanlar iyi bir iş yaptı ve ticari ve kapalı kaynak kodlu Internet Exlplorer’e karşı, Mozilla Firefox diye bir tarayıcı yaptılar. Tek kuruş almadan… Mozilla internetle güçlenen sosyal “iş” ağlarının birbirni tanımayan milyonların emeğinin nasıl organize olabildiğini gösteriyor.
Gelelim bizim “sosyal çılgınlığa”: Sağolsun iş ağları bu sosyal çılgınlığı farketmiş ki mozilla çekirdeği üzerinden Flock Adlı bir web tarayıcı üretmişler. Neye mi yarıyor, neye yaramıyor ki?
Facebook gibi sosyal ağ sitelerinden, blogunuza sizi dijital ortamda sosyalleştiren (aslında gerçek hayatta asosyalleşiyorsunuz) her şeyi tarayıcınız üzerinden bir kaç tıkla gerçekleştirmenizi sağlıyor, mesela sevdiğiniz bir resmi sürükle bırak yaparak facebooktaki dostlarınızla paylaşabiliyor, dostlarınızın bu siteler üzerindeki mesajlarına ulaşabiliyorsunuz.

Bu işin sonu ne?
“Ağzımda naneli sakız, elimde kumanda, yanımda tükettiğim cips, kola ve üzerimde düşük bel bluejean ve baskılı tişört, bir elimde de cep telefonu, önümde laptop…” gençliğinin daha uzun süre gerek ticari gerekse gönüllü işler için hedef kitle olarak kalmaya devam edeceği kesin.
Ancak sonrası görünmüyor… Kanaatimce bu gençler sonunda, “yüksek ses dejenerasyonu” dediğim ortamları ve sanallığı terketip kahvelere dönecek ve çay yudumlarken sohbet etmeyi yeniden keşfedecekler.
Aksi takdirde kendi başına bir sosyal eylem olan “cinselliğin” bile sanal ortamda gerçekleştirilmesi (ki zaten gerçekleştiriliyor da) kaçınılmaz. Ancak maalesef “sanal döllenme şimdilik imkansız”.

Flock’un sitesine gitmek için burayı tıklayın: http://flock.com/ (Çok şükür henüz Türkçesi yok)

Suat ATAN (02 Kasım Pazar-Gürpınar)

Blogged with the Flock Browser

Tags: Flock, Sosyal Ağ, Moziila