Söz uçar yazı kalır. İnsanoğlunun yazıyı keşfi ile yani düşüncelerin artık yayılabilir, ölümsüzleştirilebilir, daha kapsamlı olarak değerlendirilebilir olması elbette günübirlik, anlık, derinliksiz olan söze göre daha güçlüdür ki bu söz söylenmiştir. Söz gümüşse sükut altındır, yazı ise platindir. Bu da yeni atasözü denememiz olsun…

Yazıyı keşfeden insanoğlu kıyamete kadar bununla mı yetinecek? Elbette değil. Farkında mıyız? 2. Sümer çağını yaşıyoruz. Bu kez Yazı 2.0 (1) icadını yapan Amerikalılar. Yazı 2.0 nedir: Şöyle izah edelim: Şu an okumakta olduğunuz karakterler ‹text› yani yazıdır. Lineer olarak okunur. Giriş, gelişme ve sonuç kabilinden kutsal çerçeveleri vardır. Anafikri vardır. İster istemez kitabi vakariyet mucibince ciddidir. Hissi olmamaya özen gösterir. En fazla empati yapar… Text bu hali ile kalın kalın ciltler, tezler, antitezler bunlar üzerine yazılar, kutsal kitaplar ve onlardan günümüzde gazeteler olarak hergün üretilen, gündeme, zamana, yazarın haleti ruhiyesine göre değişebilen bir olgu olarak fazlasıyla ‹erişilebilir› olmaktan çıkmıştır. Yani text okumak için kütüphanelerde, notlar arasında, küpürler arsında okumalar yapmak gerekir dahası bu çalışmalar zaman alır ve elde edilen rafine bilgiler de yepyeni bir text olarak raflarda yerini alma ihtimaline sahip olmakla birlikte her zaman eleştirilebilir. Buraya kadarki kısım 1. yazı çağıdır.

1. yazı devri bitmek üzeredir. Nitekim İnternetin ortaya çıkmasının hemen sonrasında değil de, internetin gazeteler hatta kitapların yerini almaya başlaması ile tetiklenen ve sosyal medya ile sonsuz etkileşim olanakları ile başlayan gerçek «hipertext» çağı 2. yazı çağıdır. Hipertextin 1.yazı çağındaki textten farkı: Oluşturulduğu anda yayınlanabilen, yayın masraflarının teorik olarak olmadığı, herkese açık, her an her yerden erişilebilen, güncellenebilen, yorumlanabilen, paylaşılabilen, içeriğin içerisine rahatlıkla her türlü video (yani anlar, gerçek zamanlar) konabilen, basit ve küçük parçalara tasnif edilebilen ve hepsinden önemlisi «aranabilen» içerik olmasıdır. Hiper olma vasfı halen kullandığımız yazı diline bu eklenen bu üst özellikleri ifade etmektedir. Semantik web çalışmaları kapsamında insanoğlu webde daha da hızla üretilmekte olan içeriğin daha güçlü aranabilmesi ve birbirine bağlanabilmesi için çaba sarf etmektedir.

Buraya kadar sorun yok. Hipertext ve mobil devrimin yarattığı hastalık derecesinde dikkat dağınıklığı ile mücadele edebiliyorsanız hipertext verimliliğinizi daha fazla arttıran bir olgu kabul edilebilir. Böyle bir dikkat dağınıklığı ile mücadele edemiyorsanız. Stay Focusd türünden onlarca anti-distract yazılımları işinizi görebilir.

1. yazı çağının tam yaşayamayanlar için problem daha da büyük onlar «raflara konabilecek bilgileri zihinlerine koymayın» nasihatini uygulayalım derken, onlar için, bilgi artık raflardan değil ceplerden ulaşılabilir halde olduğundan, yani herhangi bir bilgi lazım olduğunda (anlık meraklar ve tartışma ortamları dışında pek de lazım olmaz ya) hemen bulabildiklerinden, text devrinden kalma ‹yapılandırılmış› bilgiye, yani uzun okumalar, araştırmalar ve değerlendirmelere ihtiyaç duymayacaklardır. Artık bilgi istendiğinde elde edilen bir metadır. Meslek dışı bilgi yatırım değerini en azından bireyler için yitirmiştir. Elbette bunda gençlerin entelektüel enerjilerini sadece testlere ve mesleki uygulamalı bilgilere yönlendiren eğitim sisteminin de etkisi büyüktür.

Peki Yazı 2.0 versiyonuna erişerek hipertext olmuştur da «Söz» halen 1.0 versiyonda mı kalmıştır? Elbette hayır. Eskiden genç işi belki de çok ciddiye alınmayan Twitter Söz 2.0 kabul edilebilir. 140 karakterle, herkesin sesini çok derin analizlere girmeden duyurabilmesine, tekil fotoğraf ve video paylaşabilmesine olanak veren bu icattaki dilin sözlü dil olduğunu anlamak güç olmayacaktır. Nitekim paylaşılanlar kısa ve etkili olmak zorundadır. Bu ise bir sloganın tam tanımıdır. Ayrıca Twitter, kullanıcıları dışında, az bilinir hashtag mekanizması sayesinde, en çok tweet atılan konuyu en üste (TT) taşımaktadır. Bu mekanizma, toplumsal olaylarda tarafların kendi konularını en üste taşımak için durmadan sloganvari tweetler atmasını tetiklemektedir. Diğer taraftan sloganvari tweetlerin daha çok retweet edildiği ya da favorilere eklendiği bilindiğinden, kullanıcılar daha saldırgan ya da da sert içerikli tweetleri paylaşmaktadırlar. Bu anlamda son zamanlarda ortaya çıkan «trol» tanımı aslında bu soruna tam olarak gönderme yapmaktadır. Troller sayesinde twitter durmak bilmeyen bir dedikodu makinesine dönüşmektedir.

Sadece gerçek insan trollerin gücü bir yere kadardır. Karanlık yazılım marifetiyle tweet yollama otomatikleştirilebilmekte, sürekli olarak gündem yaratmak için yazılım kullanılmaktadır. Böyle olmasa tek başına yüzbinlerce tweet atan hesaplar zaten var olamaz.

Twitter içerisinde oluşan bu kontrolsüz gündem ya da tam anlamıyla kaos zaman zaman dezerformatif ya da toplumsal mühendislik projelerinin parçası olan tweetlerin zaman zaman tanınmış siyasiler ya da ünlü kişiler tarafından bilinçli veya bilinçsizce paylaşılmasını sağlayabilmektedir. İşte tam bu noktada hipergerçeklik gerçekliği geçmekte, inandırıcı olmakta, bu kez sahada olup bitenle hipergerçeklik berzahına yansıyan arasında farklılık husule gelmektedir.

Yazı 1.0 bir şekilde üzerinde konsensüs oluşabilir sınırlı ya da insanın yetişebileceği bir hızda çalışan sistemdir. Bu yüzdendir ki «literatür» diye bir kavram vardır. Akademik dünya, düşünürler kimi konularda hemfikir olabilirken kimi konularda hemfikir değildir. Bu iki uç arasındaki devinim dar anlamda bilimi ortaya çıkarır.

Yazı 2.0 ise sürekli olarak çalışan, anlık olarak değişen, herkesin farklı anlarda, farklı yerlerde farklı içerikler görmesinin mümkün olduğu ve konsensüs oluşturulamayacak, derlenemeyecek bir ortamdır. Böyle kaotik bir ortamların sosyal hareketler için zemin oluşturması olgusu ise yukarıda andığımız bilgiyi büyük ihtimalle sadece cebinde taşıyan genç kesim düşünüldüğünde bugün sosyal medya üzerine yapılan tartışmaların temelini oluşturmaktadır.

Düşünün ki, en naif hali ile herhangi tartışmalı konu üzerine yapılan bir haber sonrasında sosyal medya hareketlenmekte, durmadan bir şeyler paylaşılmakta, paylaşılan şeylerin «özellikle şey diyoruz nitekim bu şeyler içerik olma tanımından epey uzaktırlar» kaynağı genellikle belirsiz olmakta, her paylaşımında farklı konular eklenebilmektedir. Bilgi yıldız geometrisi ile tek merkezden veya farklı bir kaç merkezden değil, matris yapısı halinde bireyler arasında yayılıp değişime uğramaktadır. Böyle olunca, özellikle yazıdan daha fazla duygusal etkileme gücü olan sarsıcı resimler ve bu resimlere eklenen maniplatif yazılı ve kısa ifadelerle kitleler hareketlenmektedir. Daha da kötüsü sosyal medyanın «dikkat düşmanı» yapısı nedeniyle sosyal medyadaki viral mesajın alımı saniyeler sürmekte daha sonra üzerine fazla düşünülmeden yeniden paylaşılmakta veya öylece atlanmaktadır.

Doğal olarak böyle bir kaos içinde bilinçsiz ve zayıf entelektüel birikime sahip olma ihtimali yüksek bir internet genci, sağduyusunu yitirebilmektedir. Öfke duyduğu bir haber konusunu neden sonuç ilişkisi içinden düşünmeden, medya okuryazarlığı olmaksızın salt meta olarak haberi alıp önyargısına yepyeni bir malzeme oluşturmaktadır internet genci.

Ne yapılabileceği en zor soru olacak. Dizginlenmesi mümkün olmayan bu dağıtık aklın, yani internetin dış müdahalelerle legal yollar dâhil derlenip toplanması epey zordur. Belki suç internetin de değildir. «Kanun koyucunun» uzun vadede daha entelektüel nesiller yetiştirecek tedbirler alması, şeffaflığın ve yönetişimin arttırılması, toplum psikolojisinin sağduyu üretecek biçimde yeniden ele alınması, internetin ya da Yazı 2.0nın muzır etkilerinden sadece gençleri değil herkesi kurtarabilir.

Neticede ne kadar meşru olurlarsa olsunlar her eylemin bir «maliyeti» vardır.

[1] Web uygulamalarının interaktif hale gelmesi ve artık neredeyse işletim sistemlerinin yerini almasını kasteden Web 2.0 deyiminin Yazı için uyarlanmış halidir.