- Yazının ilk yazım tarihi: 2 Ocak 2017
- Yazının 1. güncellemesi: 2 Temmuz 2025
Aşağıdaki yazı YDS puanı 20 küsur puan olan biri tarafından yazılmıştır. Tabii ki bu eski puanım. Son sınavımda 86 aldım. Nasıl aldığımı ben de bilmiyorum. YDS kitabı yerine bol bol okuma ve İngilizce dinleme ile bunlar oldu galiba. YDS’nin dili ölçmediğini söyleyebilirim. Ancak evet bazen şu veya bu nedenle bu sınava girmek zorunda kalıyoruz. Esasen sınava çalışmak yerine dili severek öğrenmeye niyet etmek diye özetleyebileceğimiz bir niyete dair konuşalım… Bu yazı bunun için… Ne kadar İngilizce? İstediğim İngilizce kitabı sözcüksüz veya sözlüğe çok az bakarak okuyan biri olarak “bildiğim miktarın işimi gördüğünü söylemeliyim elbette hep ilerledi ilerliyor.
Hiç bir kursa gitmeden İngilizceyi öğrenmek hayatımın en eğlenceli işi oldu (elbette siz gitmek isteyebilirsiniz). Yurt dışına çıktığınızda kendi kendinize öğrendiğiniz bir dili sorunsuzca konuşup dostlar edindiğinizde “artık dünya benim” diyorsunuz. Şimdi yan gelip yatmıyorum. Bir dil “tam bir dünyadır”. Büyük bir keyifle okumaya, öğrenmeye ya denemeye devam ediyorum. Bir dil sırf öğrenmek için değil o dili yaratan koca bir medeniyeti/medeniyetleri sindirmek için öğrenilmelidir. Yoksa o sürecin sıkıcı olacağını garanti edebiliriz. Memleketimizde deyimdir, “hele bi İngilizceyi halledeyim…” Halletme fiilini kullanan kimsenin hallettiğini görmedim söz konusu dil olunca. Sınav teknikleri, formülize gramer tabloları, şıkları eleme metotları… Türk insanının İngilizce öğrenmek yerine “İngilizceyi halledip” sonra da “takılmak” vehmiyle çıkardığı “şeytan icatlarıdır”. Emin olunuz hepsi dilden soğutmaktan başka işe yaramaz, sınavı geçseniz bile. Sınavı geçip tek cümle kuramayan insanlar tanıyorum.
Bu yazıda anlatılanların çoğu kişisel deneyimlerime ve araştırmalarıma dayanıyor ancak hepsinin başlangıç noktası “Fluent Forever” adlı bir kitap. Yazarı bir düzineden fazla dil bilen bir dilbilimci filan değil sivil bir vatandaş… Kitabında kendisinin uzun süren ve bir türlü ilerlemeyen dil öğrenme sürecini ve sonra bulduğu ve sonunda başardığı onca dili öğreten metotları keyifli bir dille anlatmış. Bence az da olsa İngilizceniz varsa bu kitabı alıp ilk sayfasından itibaren -isterse tek sayfayı okumak bir gün sürsün- okumalısınız. Bugün bu işlem daha kolaydır, Google Lens adlı uygulamayı bile sayfaya tutup Türkçeleştirebilirsiniz. Benim zamanımda böyle olmadığı için bir elde sözlük bir elde kitap altını çize çize günde bir sayfa okuyarak başlamış sona doğru hızlanmış ve tüm kitabı bir yıla yakın sürede bitirmiştim. Bu arada Google Lens uygulamasını buradan indirebilirsiniz: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.google.ar.lens
Google Lens ile kitap okurken anında çeviri yapma örneği (Görsel: Google Lens tanıtım materyali)
Fluent Forever adlı kitap (Maalesef Türkçesi yok, ben okurken de epey zorlandım ama buna değer:)
Kürtçe’den İngilizceye
Genelde Türkiye’nin doğusunda doğanların anlattığı hikaye; Türkçe’yi sonradan öğrendim! şeklindedir. Benim öyle olmadı. Evde Kürtçe konuşulmadığı için ben ortaokula değin hiç Kürtçe bilmedim tek tük kelimeler dışında. Babaannem Türkçe bilmediği için oturup Kürtçeyi de kendi kendine kitaplardan öğrenmiş, baba dili Kürtçe/Türkçe ana dili ise Türkçe olan biri olarak bir dilin “değer” olduğunu özümsedim. Aşağıda serüvenim ve özellikle bana kılavuzluk eden “Fluent Forever” ve “Fluent in 3 months” adlı iki İngilizce kitaptan öğrendiğim özet metotlar var. Vakit buldukça ve sizden yorumlar geldikçe yazıyı güncelleyor yeni bilgileri de ekliyorum. Bir çok arkadaşım kurs olmadan nasıl halletiğimi sordular. Ben de yazdım:
Dil Öğrenmeye Nasıl Karar Verilir?
Başlığa dikkar ettiniz! Nasıl öğrenilir demedim, nasıl “karar verilir”. Çoğu arkadaşımda gördüğüm şey aslında “kararsız bağlanma” şeklinde ara sıra öğrenmeye karşı heyecan duyup sonra bu heyecanın fizzle out olmasıydı yani sönüp, eriyip gitmesi idi. Bu durum genelde kişinin İngilizce bir toplantı veya yurtdışına çıktığında İngilizcesi ile zorlandığı ya da tümden kullanamadığı zamanlarda zirveye ulaşıyor ancak sıkıcı bir kış gününde ise unutuluyor ve Netflix, Instagram veya keyif alınan başka aktiviteye kurban gidiyordu.
Peki karar vermek de ne oluyor? İstiyorsak karar verdik mi demektir? Bir yabancı dili öğrenmek, herhangi bir şey öğrenmekten çok daha fazlasıdır, karar gerektirir. Öğrenmek, kayıtlı ve tanımlı bir bilgiyi alıp onu kullanma olgusudur. Bir yemek tarifini öğrenir ve kolayca uygularsınız. Bir yabancı dilde ise tarife bakıp o dili kullanmaya başlamak diye bir durum mümkün değildir. Bu nedenle ülkemizde yıllarca okullarda formüllerle anlatılan İngilizce gramer kalıpları genellikle ‘ezberlenmekte’ ve unutulmaktadır. Hafızada kalsa bile kullanılamamaktadır. Çünkü dil öğrenmenin bir felsefesi vardır. Bu felsefenin ilk kuralı da dilin bir ‘düşünme biçimi’ olduğunu kabul etmektir. Felsefe demişken aklınıza karmaşık kurallar gelmesin. Sadece varsayımlarımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirerek dil öğrenmeyi ertelenen ve sıkıcı bir süreç olmaktan keyifli bir hale getirebiliriz. Bu yazıda bunlara değineceğim. Serüvenim öğrendiğim bir kaç dile ve dil öğrenme üzerine okuduğum değerli bir kaç kaynağa dayanıyor. Bunların tamamını aktaracağım.
Bir dili öğrenmeye önce ‘karar verilir’. Saçma gelebilir ancak çoğumuz gerçekte dil öğrenmeye karar vermeyiz. Ya da yanlış şekilde veririz. İngilizce öğrenmek istiyorum şeklinde bir ifade bir karar değil istektir. İki yönden eksiktir. Birincisi: İngilizceyi ne kadar öğrenmek istediğinizle ilgili bir karar vermiş değilsiniz. Bu dili sadece günlük konuşmalar için mi yoksa Amerika’daki bir üniversitede doktora dersi vermek için mi istiyorsunuz. İkincisi: Bu dili ne kadar zamanda öğrenmeniz gerekiyor. Ömrünüzün sonuna kadar dil öğrenmeyi düşünmüyorsanız bunun bir süresi olmalı. Bu süre öğrendiğiniz dile ve anadilinize göre 3 ay ile 1 yıl arasında değişir. Kulağa hoş geliyor değil mi? Belki bir süre koyuyor olmak bile ucu açık bir “öğreneyim hele” yaklaşımından daha güçlüdür. Öte yandan süre koyduğunuzda kendinizi daha hesap verebilir ve daha gerçekçi olmaya zorlarsınız. Elbette o süre bitince henüz öğrenmemiş olabilirsiniz ama emin olun o süreyi belirlemeden devam ederseniz o süre sonunda elinizde pek bir şey olmayacaktır.
Anadili İngilizce olanlar için yabancı bir dilin kaç ‘saatte’ öğrenilebileceğine dair hazırlanmış çalışmalar var. CIA ajanları ve diplomatların eğitimini bu tablolara bakarak yapıyorlarmış. Mesela ajan Çin’de görevli Çince öğrenmek 300 saat, bu 300 saat eğitim veriliyormuş. Elbette özel tekniklerle ama dikkat edin en özel teknik bir süre konması. Aslında dillerin öğrenilmesi saatler süren bir olgu. İş sadece günde kaç saat ayırdığınıza dayanıyor. Bu tablolar maalesef ana dili Türkçe olan bizler için geçerli değil. Çünkü dil öğrenme süreleri anadiliniz ile öğrenmek istediğiniz hedef dilinizin yakınlığına göre değişkenlik gösterir. CIA ajanları İngilizce bildiğinden daha Almancayı daha kolay öğrenebilirler çünkü yakın ama biz de Koreceyi daha kolay öğreniriz çünkü o da Türkçe’ye yakın! Avrupa’da konuşulan dillerin çoğu ‘Hint-Avrupa’ dil ailesinden olduğundan (daha zeki olduklarından değil kompleks yapmayın) Avrupalılar doğal olarak İngilizceyi bizden daha kolay öğrenirler. Öte yandan biz de kendi dilimize yakın olan (çok da yakın değil) Özbekçe, Kırgızca gibi ‘dilleri’ daha kolay öğreniriz. Dilsel olarak aynı koldan olmasa da Arapça ve Farsçanın kültürel ve coğrafi yakınlığından ötürü de bir Amerikalıya göre Arapça ve Farsçayı daha kolay öğrenebiliriz. Sözü uzatmadan, özetle: Dil öğrenirken bir süreniz olmalı. Bu nedenle karar ‘beyanınız’ şöyle olmalı:
“İngilizceyi her gün (ama her gün) 2 saat ayırarak 6 ayda, A2 seviyesine kadar getireceğim”
Bu tanımlamamada yer alan A2, A1 gibi kodlar (Avrupa dil düzey kodları) bir dili bilme düzeyi ile ilgili en net ve genel kabul görmüş tanımlardır. Bunlara göz atarak ‘hedef düzeyinizi’ seçmelisiniz. Hedef düzeyinizi neden YDS veya başka bir dil sınavı ile ölçmemeniz gerektiğini anlatacağım. Bu arada aşağıda verdiğimiz seviyelerin daha ayrıntılı halleri de var. İlla bir kod seçmek zorunda değilsiniz.
Dil Öğrenme Düzeyleri (CEFR Tablosu)
Seviye | Açıklama | Yeterlilik |
---|---|---|
A1 | Başlangıç | Temel ifadeleri ve çok basit cümleleri anlayabilir ve kullanabilir. |
A2 | Temel | Sık kullanılan ifadeleri ve basit kişisel bilgileri anlayabilir, basit iletişim kurabilir. |
B1 | Orta | Günlük konularda anlaşabilir, seyahatlerde karşılaşılan durumlarla başa çıkabilir. |
B2 | Orta-Üst | Ana fikri anlayabilir, kendi alanında detaylı konuşabilir ve yazabilir. |
C1 | İleri | Karmaşık metinleri anlayabilir, akıcı ve kendiliğinden iletişim kurabilir. |
C2 | Ustalık | Her şeyi kolayca anlayabilir, özetleyebilir ve kendini akıcı şekilde ifade edebilir. |
Daha fazla bilgi için: CEFR Seviyeleri
Ne için öğreniyorsunuz?
Dil öğrenmeye gerçekten karar verdiniz diyelim. Bu kararınızla beraber dili ne için öğrenmek istediğinizi de düşünmelisiniz. Genellikle bu soruya şöyle cevap verilir: İş amaçlı, hobi amaçlı ya da herhangi bir dil sınavı amaçlı öğreniyorum. Bu amaçlar da gerçek amaçlar değildir ve sizi sonuca götürmezler. Amacınız dile dair spesifik bir amaçla ilgili olmalıdır. İngilizce haberleri anlayabilmek istiyorum, Çince günlük konuşmaları yapabilmek istiyorum ya da Fransızca akademik makale yazabilmek istiyorum gerçek bir istektir. Sınırları belli ve ölçülebilir hedefler yalnızca en önemli hususlara odaklanabilmenizi sağlarlar. Bunun için ne için öğrendiğinizden emin olun. Bu noktada eğer sıklıkla iş ile ilgili İngilizce öğrenmeniz gerekecekse İngilizce roman okumayla zaman kaybetmek istemeyebilir direkt olarak kolay bir dille yazılmış best seller iş kitapları okuyabilirsiniz. Konuşmayı öğrenmek istiyorsanız daha çok sesli materyaller öneririm. Video veya film demiyorum. Genel kanaat ve öneri İngilizce film izleyin şeklinde ise de buna ben inanmıyorum nitekim sadece film izleyerek öğrenmek zor veya imkansızdır. Film izlemek pasif bir öğrenme halidir. Bunun yerine Voscreen kullanabilirsiniz:
Kısa videolarla İngilizce öğreten uygulama: “Voscreen”
Voscreen, kısa videolar üzerinden İngilizce dinleme ve anlama pratiği yapmanızı sağlar. Günlük konuşma diline uygun, eğlenceli ve pratik bir yöntem sunar. Uygulamayı hem web üzerinden hem de mobil cihazlarda kullanabilirsiniz: https://www.voscreen.com/
YouGlish ile Gerçek Telaffuz ve Kullanım Örnekleri
İngilizce kelimelerin doğru telaffuzunu ve gerçek hayatta nasıl kullanıldığını öğrenmek için harika bir araç: YouGlish. Bu siteye bir kelime veya deyim yazdığınızda, o kelimenin geçtiği binlerce gerçek YouTube videosundan kısa kesitler gösteriyor. Böylece hem farklı aksanlarda telaffuzunu duyabilir, hem de kelimenin doğal cümlelerde nasıl geçtiğini görebilirsiniz. Özellikle konuşma pratiği ve dinleme becerilerinizi geliştirmek için çok faydalı.
YouGlish’i buradan deneyebilirsiniz: https://youglish.com/
Kullanım önerisi: Öğrendiğiniz yeni bir kelimeyi veya deyimi YouGlish’te aratın, birkaç farklı örneği dinleyin ve ardından kendi cümlenizi kurmaya çalışın. Bu yöntem, kelimenin gerçek bağlamda nasıl kullanıldığını anlamanızı kolaylaştırır.
Kelime Ezberlemeyin, Kelime Öğrenin ama Cümle içinde!
Çoğu kişi ezberden şöyle der: Dil öğrenilirken kelime ezberlenmez kelimeler zamanla öğrenilir. Bu iki önerme tek başına doğrudur ancak bir arada doğru değildir. Başka bir deyimle, ‘kelime ezberlenmez’ çünkü ezberlense de unutulur. Öte yanda ‘kelime zamanla öğrenilir’ bu da doğrudur. Ancak siz sadece bir şeyleri okuyup dinleyerek oturduğunuz yerden kelime öğrenmeyi düşünüyorsanız büyük ihtimalle bu yazıyı okuyorsunuzdur:) Şaka şaka! Elbette gri alanlar var.
Kelimelerle ilgili öneri: Eğer herhangi bir metni okurken çoğu kelimeyi anlamıyorsanız “kelimeleri öğrenmelisiniz” yalnız bu öğrenme sadece anlamına bakarak olmayacaktır. Okuduğum ‘dil öğrenme’ kitapları ile kendi harmanım olan metot şu:
1- İngilizce metni okumaya başla. Anlamadığın bir kelime olan cümleyi sonuna kadar oku.
2- Anlamadığın kelimeyi Collins, Oxford veya Merriam-Webster gibi bir sözlükten kontrol et. Neden 1: Önce kelimeyi İngilizce açıklamasından okumak daha faydalıdır. 2: Halen hiç bir Türkçe çevrimiçi sözlük kelimenin cümle içinde geçiş şeklini göstermez dolayısıyla o kelimeyi öğrenmez sadece ezberlersiniz. Hatırlasanız bile asla kullanamazsınız. 3- Neden İngilizce-Türkçe yerine İngilizce-İngilizce sözlük kullanmalısınız başlıklı yazımı okuyun.
3-Anlamadığın kelimenin içinde geçtiği kısa bir cümle kur ancak bilmediğin kelime yerine nokta nokta koy. Bu cümlenin altına kelimenin Türkçe ’sini yaz.
4-Daha sonra arka yüze cümleyi tüm olarak yaz ancak Türkçe anlamını yazma.
Örnek: Kelimemiz hardliner: muhafazakâr olsun.
Kelime kartının ön yüzü: Hacı Kamil was a _______ old man. (muhafazakar)
Kelime kartının arka yüzü: Hacı Kamil was a hardliner, old man.
5- Kelime kartının arka yüzüne dilerseniz hatırlatacak resim, kelimenin okunuşu veya kelimeyi hatırlatacak özellikle saçma sapan kısa bir hikaye yazabilirsiniz. Örneğin bu kartın arkasına “Hacı Kamil sert çizer, muhafazakardır” gibi ilgisiz bir kısa cümle de olabilir. Saçma gelebilir ama işe yarıyor.
6-İnekleme yerine profesyonelce kart oynayın: Aslında şimdi anlatacağım metodun daha kompleks hali SRS (Spaced repetition system) olarak bilinir. Leinter adlı bir bilim adamının icadıdır. Bu sistem kompleks bir sistem olduğundan başka bir yazıya (kısmetse) saklıyorum. Ancak kabaca şöyle anlatayım: İlk yazdığınız kelime kartını ertesi gün kontrol edin yüzü fark etmez, kelimeyi net hatırladıysanız bu kartı 4 gün sonra kontrol etmek üzere ayırın bu karta 4. güne kadar asla bakmayın. Eğer ertesi gün baktığınızda diyelim ki başka bir kartı hatırlamadınız, bu kartı da bir sonraki gün tekrar kontrol edin. 4. gün geldi, 4 gün bakmak üzere ayırdığınız kelimeye bakın, hatırladıysanız 8. gün bakmak üzere ayırın hatırlamadıysanız ertesi gün bir daha bakın. Bu metodun mantığı şu gerçeklik üzerine kuruludur: Beyin her gün gördüğü şeyi değil, tam unutmak üzere iken tekrar hatırladığı kelimeyi hatırlar. Bu nedenle ineklemek yerine tam unutacak iken “şu kelime neydi yaaa” moduna girin. Bu metodu ücretsiz olarak uygulatan ve kelime kartlarını otomatik olarak sizin unutma durumunuza göre tarihlere dağıtan mükemmel uygulama “Anki” yi kullanabilirsiniz.
Anki Windows uygulaması: https://apps.ankiweb.net/
Anki Android Uygulaması: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.ichi2.anki&hl=tr
Anki görünüşte çok sıkıcıdır. Kelime kartlarını siz oluşturursunuz. Buna bazı arkadaşlarım, “ya ben niye kartı oluşturayım ki” diyor. Evet kelimeyi siz yazar yazmaz anlamını getirip karta çeviren Lingualeo, Vocabla gibi uygulamalar var. Ancak önermiyorum. O kelimeye efor harcamadıysanız o kelimeyi hatırlamayacaksınız. Hatırlasanız bile o kelime ile cümle kurmayacaksınız. Bir kelimeyi konuşmada kullanmıyorsanız o kelimeyi bildiğiniz düşünmeyin.
Anki’nin Hazır Kelime Kartları (Decks)
Anki’nin en büyük avantajlarından biri, topluluk tarafından hazırlanmış binlerce hazır kelime kartı (deck) bulabilmenizdir. Bu hazır deck’ler sayesinde kendi kartlarınızı tek tek oluşturmak zorunda kalmadan, başkalarının hazırladığı kapsamlı kelime listelerini ve örnek cümleleri doğrudan kullanabilirsiniz.
Hazır deck’leri AnkiWeb üzerinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz: https://ankiweb.net/shared/decks/english
Örneğin:
- English 625 Words: Fluent Forever kitabındaki temel kelimeler.
- Oxford 3000: En sık kullanılan 3000 İngilizce kelime.
- TOEFL/IELTS Vocabulary: Sınavlara yönelik kelime listeleri.
- Phrasal Verbs, Idioms: Deyimler ve kalıp ifadeler.
Bir deck’i indirdikten sonra Anki uygulamasına ekleyip hemen çalışmaya başlayabilirsiniz. Hazır deck’ler üzerinde kendi notlarınızı ekleyebilir, gereksiz kartları silebilir veya yeni kartlar oluşturabilirsiniz. Bu sayede hem zamandan tasarruf edersiniz hem de sistemli bir şekilde kelime öğrenebilirsiniz.
625 Kutsal Kelime
Hemen hemen her dildeki günlük konuşmaların %85’ini teşkil eden 625 kelime vardır. Bu 625 kelimeyi mesela İngilizce için bildiğinizde Obaman’ın konuşmasını gramer bilmeden de büyük ölçüde anlayabilirsiniz.
Fluent Forever adlı kitap
Bu 625 kelime listesi şurada: https://fluent-forever.com/wp-content/uploads/2014/05/625-List-Alphabetical.pdf
Bu kelimeler size başta kolay gelebilir ancak yine de tüm kelimeleri hem Türkçe’si söylendiğinde “şak” diye İngilizcesini hatırlayacak, hem de İngilizcesi söylendiğinde Türkçesini hatırlayacak kadar iyi öğrenin. Bunun için Anki kullanın. Anki’de tek tek eklemek yorucu geliyorsa hazır kelime listesi var. Anki Windows uygulamasına bu kelime listesini otomatik olarak kurabilirsiniz. Sıkışırsanız benden yardım isteyin :) Liste burada: https://ankiweb.net/shared/info/315273070
Bir dili öğrenirken, nadiren karşınıza çıkacak “şeftali” gibi kelimeleri bilmemek neredeyse hiç sorun değildir. Asıl önemli olan, günlük hayatta sıkça kullanacağınız ve iletişimi kolaylaştıracak ifadeleri öğrenmektir. Örneğin, “Tuvalet nerede?”, “Çıkışı bulamadım”, “Yardım edebilir misiniz?” gibi cümleler, gerçek hayatta çok daha işinize yarar. Dil öğreniminde önceliğiniz, temel ihtiyaçlarınızı ve sık karşılaşacağınız durumları ifade edebileceğiniz pratik kalıplar olmalıdır. Zamanla, daha az kullanılan kelimeleri de doğal olarak öğrenirsiniz.
İngilizcede Az Kullanılan Kelimelerden Örnekler
Aşağıda, İngilizcede günlük konuşmalarda nadiren karşılaşılan bazı kelimeler ve anlamları yer alıyor:
- serendipity: Beklenmedik ve hoş bir şekilde güzel bir şey bulma şansı
- ephemeral: Çok kısa süren, geçici
- sonder: Herkesin kendine özgü karmaşık bir hayatı olduğunu fark etme duygusu
- petrichor: Yağmurdan sonra toprakta oluşan hoş koku
- limerence: Yoğun bir şekilde birine karşı duyulan romantik arzu ve takıntı
Bu tür kelimeler, ileri düzeyde okumalarda veya edebi metinlerde daha sık karşınıza çıkabilir. Ama emin olun çoğu kişi bu kelimeleri bilmez. İş hayatında ephemeral dışında denk gelmedim. Gelin görün ki sevgili YDS sınavımızda bunun gibi absürd bir sürü kelime var. Ama bu YDS’den nefret etmenize hak verse de İngilizceyi sevdikten sonra onunla kapanmamış hesabınızı kapatmanıza engel dğeil.
Öğrendiğiniz Kelimeleri Kullanın
Kelimeleri öğrenmeye devam ediyorsunuz. Ben arkadaşlarımın deyimi ile “İngilizceyi halletmiş olmama rağmen” hale öğreniyorum. Sizde de alışkanlık yapacak. Peki kelimeleri nasıl kullanacaksınız. Cevap: Konuşarak ve yazarak. Bu kelimeleri kendi tarzınızla kullanmak onları içselleştirmenin en iyi yoludur. Yazmak için bir blog açabilir ya da bir defter alıp İngilizce günlük tutabilirsiniz. Ciddiye alın. Öğrendiğiniz dile aşık olun, onu gerçekten hayatınıza katın. Konuşmak için ise arkadaşlarınızla günlük 10-15 dakikalık düzenli konuşma seansları yapabilirsiniz. Bir kelimeyi öğrenir öğrenmez burada kullanmak gibi “kaçak yollara” girmeyin. Konuşmanızın akışı içerisinde “ezberlediğiniz değil öğrendiğiniz kelimeler” zaten akacaktır. Akıcı konuşmaya hoş geldiniz.
Az Kelimeyle Akıcı Olmak Mümkün mü?
Bir dili akıcı konuşmak için binlerce kelime bilmek gerekmez. Aslında, günlük konuşmaların büyük bir kısmı temel düzeydeki 500-1000 kelimeyle gerçekleşir. Bu kelimeleri iyi öğrenip sıkça kullanmak, kendinizi rahatça ifade etmenizi sağlar. Akıcılık; karmaşık kelimelerden çok, bildiğiniz kelimeleri doğru yerde ve doğru şekilde kullanabilmekle ilgilidir. Basit cümlelerle, temel kelimelerle bile etkili ve anlaşılır bir şekilde iletişim kurabilirsiniz. Önemli olan, bu temel kelimeleri pratik ederek otomatikleştirmek ve gerektiğinde farklı şekillerde kullanabilmektir. Unutmayın, az kelimeyle çok şey anlatmak mümkündür; önemli olan, o kelimeleri aktif olarak kullanabilmektir.
Dinleyin / İzleyin
Eğer öğrendiğiniz dili her gün en az yarım saat (bu benim limitim herkes kendine göre değiştirebilirsiniz) dinlemiyor iseniz en iyi İngilizce setleri bile boşa gider. Bebeklerin dil öğrenme metodunu kullanın: Dinleyin hem de can kulağı ile (can kulağı ile dinlemeye dair şu yazımı okuyun). Dinlemek için materyal sizin keyfinize kalmış: Altyazılı veya altyazısız (hiç takılmayın altyazılı mı altyazısız mı iyi meselesine) her gün bir dizi izleyebilirsiniz, İngilizce haberleri dinleyebilirsiniz. Ben genellikle izlemek yerine radyo dinlemeyi tercih ediyorum bu durumda gerçekten görsellere kapılıp gitmek yerine “kulağıma iş yaptırıyorum”. Dinlenecek kaynak önerisi ise “Voice of America” ve BBC. Bu kaynakların hem normal hem de basit ingilizce için ayrı sürümleri bile var. Voice of America için “learning english voa” ifadesini Google’a yazarsanız daha yavaş anlatımlı İngilizce ile özenle yazılmış İngilizce haberleri dinleyebilirsiniz.
“Dinliyorum ama anlamıyoruuuuum” modu: Bu mod normaldir. Anlamasanız da dinleyin. Anlıyormuş gibi yapın kendinize… Eğer vazgeçmezseniz kazancak olan sizsiniz bir gün takılmadan İngilizce konuşunca ne dediğimi hatırlarsınız. İngilizce bir söz “Fake it before make it”. Yapana kadar -mış gibi yapın.
Dinleme Kaynakları: VOA, BBC ve Podcastler
Voice of America (VOA) Learning English
Yavaşlatılmış ve basit İngilizceyle hazırlanmış haberler, hikayeler ve dinleme materyalleri:
BBC Learning English
Farklı seviyelere uygun, güncel ve eğitici dinleme içerikleri:
Basit İngilizce Podcastler
- ESLPod – Günlük konuşmalar ve açıklamalarla basit podcastler
- EnglishClass101 – Seviyelere göre kısa podcastler
- Spotlight English – Yavaş ve anlaşılır İngilizceyle güncel konular
- Luke’s English Podcast – Orta ve ileri seviye için eğlenceli içerikler
Bu kaynaklarla her gün düzenli dinleme pratiği yapabilirsiniz.
Fluent Forever Kitabından Diğer Dil Öğrenme Tüyoları
Fluent Forever kitabı, dil öğrenme sürecini daha etkili ve kalıcı hale getirmek için birçok pratik öneri sunar. İşte kitaptan öne çıkan bazı ek tüyolar:
1. Telaffuzu Önceliklendirin
Yeni bir dili öğrenirken ilk adım olarak sesleri ve telaffuzu öğrenin. Kitap, hedef dilin tüm seslerini (fonemlerini) tanımayı ve doğru telaffuz etmeyi önerir. Bunun için IPA (Uluslararası Fonetik Alfabe) ve sesli örneklerle çalışabilirsiniz.
2. Görsellerle Öğrenin
Kelimeleri doğrudan ana dilinizle eşleştirmek yerine, görsellerle ve örneklerle öğrenin. Her yeni kelime için bir resim bulun veya çizin. Bu yöntem, kelimenin anlamını zihninizde daha kalıcı hale getirir ve çeviri ihtiyacını azaltır.
3. Kendi Kartlarınızı Hazırlayın
Hazır kartlar kullanmak yerine, kendi kelime kartlarınızı (flashcards) hazırlayın. Kartlara kelimenin anlamını, örnek bir cümleyi ve mümkünse bir görsel ekleyin. Kendi emeğinizle hazırladığınız kartlar daha etkili olur.
4. Sık Tekrar (Spaced Repetition)
Öğrendiğiniz bilgileri unutma eğrisine göre tekrar edin. Anki gibi SRS (spaced repetition system) uygulamalarıyla kelime ve cümleleri belirli aralıklarla gözden geçirin. Bu, uzun vadeli hafızada kalıcılığı artırır.
5. Gerçek Hayat Cümleleriyle Çalışın
Kelimeleri izole şekilde değil, gerçek hayatta karşılaşacağınız cümleler içinde öğrenin. Kendi hayatınızdan örnekler kullanarak cümleler kurun ve bu cümleleri tekrar edin.
6. Dinleme ve Taklit
Dili öğrenirken bol bol dinleyin ve duyduğunuz cümleleri yüksek sesle tekrar edin. Taklit ederek hem telaffuzunuzu hem de akıcılığınızı geliştirirsiniz.
7. Hatalardan Korkmayın
Dil öğrenirken hata yapmaktan çekinmeyin. Hatalar, öğrenme sürecinin doğal bir parçasıdır. Yanlışlarınızı fark edip düzeltmek, ilerlemenizi hızlandırır.
8. Kişiselleştirin
Öğrendiğiniz kelime ve cümleleri kendi ilgi alanlarınıza, günlük hayatınıza ve hedeflerinize göre seçin. Bu, motivasyonunuzu artırır ve öğrendiklerinizi daha kolay hatırlamanızı sağlar.
Daha fazla detay için kitabın resmi sitesine göz atabilirsiniz: Fluent Forever
Fluent in 3 Months Kitabından Dil Öğrenme Tüyoları
Benny Lewis’in “Fluent in 3 Months” kitabı, kısa sürede bir dili konuşabilir hale gelmek için pratik ve motive edici öneriler sunar. İşte kitaptan öne çıkan bazı tüyolar:
1. Hemen Konuşmaya Başlayın
Dil öğrenmeye başladığınız ilk günden itibaren konuşmaya çalışın. Hatalardan korkmadan, basit cümlelerle iletişim kurmaya odaklanın. “Mükemmel” konuşmayı beklemeyin; önemli olan iletişim kurmak.
2. Kendinizi Hedef Dile Maruz Bırakın
Günlük hayatınızda mümkün olduğunca hedef dili kullanın. Telefonunuzu, bilgisayarınızı ve sosyal medya hesaplarınızı bu dile çevirin. Dilin hayatınızın bir parçası olmasını sağlayın.
3. Küçük ve Ölçülebilir Hedefler Koyun
Büyük hedefler yerine, kısa vadeli ve ulaşılabilir hedefler belirleyin. Örneğin, “Bir hafta içinde 50 yeni kelime öğrenmek” veya “Her gün 10 dakika konuşma pratiği yapmak” gibi.
4. Dil Partneri Edinin
Ana dili hedef dil olan kişilerle konuşmak için dil değişim partnerleri bulun. İnternet üzerinden (italki, Tandem, ConversationExchange gibi) kolayca pratik yapacak kişiler bulabilirsiniz.
5. Kendi Kendinize Konuşun
Konuşacak kimse bulamazsanız, kendi kendinize yüksek sesle konuşun veya günlük tutun. Bu, düşüncelerinizi hedef dilde ifade etmeye alışmanızı sağlar.
6. Hatalardan Korkmayın
Yanlış yapmaktan çekinmeyin. Hatalar, öğrenmenin doğal bir parçasıdır. Hatalarınızı fark ettikçe gelişirsiniz.
7. Eğlenerek Öğrenin
Sıkıcı ders kitapları yerine, ilginizi çeken konularda içerikler tüketin. Sevdiğiniz dizileri, filmleri, müzikleri ve podcastleri hedef dilde dinleyin.
8. Dil Öğrenmeyi Günlük Rutin Haline Getirin
Her gün düzenli olarak az da olsa çalışın. Süreklilik, ilerlemenin anahtarıdır.
Daha fazla bilgi için: Fluent in 3 Months
Gevezelik Yapın
Benden daha iyi İngilizceleri olduğunu bildiğim birçok dostum “mükemmeliyetçilikleri” yüzünden İngilizce konuşamıyor. Grameri dibine kadar kullanacağım derseniz konuşmaya hiç bir zaman başlayamazsınız. Ama “konuşacağım” derseniz gramer kendiliğinden öğrenilir ya da öğrenilmez ama hiç sorun yaşamazsınız (Amerikan Senato’suna konuşma yapmayacaksanız tabi). Bir yabancı dili kötü konuşmak “ayıp” değil “sempatik” olabilir. İngilizce gibi dünyada neredeyse herkesin 2. dili olan bir dil, ana dili İngilizce olanlar hariç herkes sonradan öğrendi. Diğer dilleri öğreniyorsanız Türkçeyi sonradan öğrenmiş yabancılara duyduğumuz sempatiyi hatırlayın. Yanlış bir telaffuz ne kadar da “güzel” oluyor değil mi? Konuşacak kimse yoksa kendi sesinizi kaydedip dinleyebilirsiniz. Ya da italki.com gibi sitelerden konuşacak “adam/kadın” bulabilirsiniz.
Ana Dili İngilizce Olan Ama Anlaşılmayan İskoçlar
İngilizceyi ana dili olarak konuşan herkesin kolayca anlaşılacağını düşünmek büyük bir yanılgıdır. Özellikle İskoçya’da konuşulan “Scottish English” veya “Scots” aksanı, hatta İngilizlerin ve Amerikalıların bile çoğu zaman anlamakta zorlandığı bir aksandır. İskoç aksanı, hızlı konuşma tarzı, farklı kelime kullanımları ve kendine özgü telaffuzuyla ünlüdür. Hatta bu durum, İngiliz Parlamentosu’nda bile zaman zaman espri konusu olur.
Aşağıda, İskoç milletvekillerinin konuşmalarının İngiliz Parlamentosu’nda anlaşılmamasıyla ilgili eğlenceli bir video bulabilirsiniz. Videoda, diğer milletvekilleri İskoç aksanını anlamakta zorlanıyor ve bu durum salonda gülüşmelere yol açıyor:
İskoç Aksanı İngiliz Parlamentosu’nda Anlaşılmıyor (YouTube)
Bu tür videoları izleyerek farklı İngilizce aksanlarına kulak aşinalığı kazanabilir, aynı zamanda dilin ne kadar çeşitli ve eğlenceli olabileceğini görebilirsiniz.
Sözlüksüz oku
Artık web arayüzünde okuma yaparken de kelime üstüne tıklayarak anında sözlük anlamını gösteren pek çok eklenti ve uygulama mevcut. Özellikle Chrome ve Firefox için geliştirilen “Google Dictionary”, “Instant Dictionary” veya “Tureng eklentisi” gibi araçlarla, herhangi bir web sayfasında okuma yaparken bilmediğiniz kelimenin üstüne tıklayarak kolayca anlamını görebilirsiniz. Bu tür araçlar, dijital ortamda okuma ve kelime öğrenme sürecini oldukça pratik hale getiriyor.
Kitap Okuyun
Basit kitaplar derken yalnızca yetişkinler için yazılmış sadeleştirilmiş romanları değil, çocuk kitaplarını da kastediyoruz. Çocuk kitapları, dilin temel yapılarını ve sık kullanılan kelimeleri içerdiği için özellikle başlangıç ve orta seviyedeki dil öğrenenler için çok faydalıdır. Ayrıca, hikayeler genellikle kısa ve anlaşılır olduğundan okuma motivasyonunu artırır. Yukarıda paylaşılan Project Gutenberg ve International Children’s Digital Library gibi kaynaklarda, seviyenize uygun İngilizce çocuk kitaplarına kolayca ulaşabilirsiniz. Çocuk kitaplarıyla başlamak, okuma alışkanlığı kazanmak ve kelime dağarcığınızı hızlıca geliştirmek için etkili bir yöntemdir.
Ücretsiz Basit İngilizce Kitaplar
İngilizce seviyenize uygun, ücretsiz ve yasal kitaplar bulabileceğiniz bazı kaynaklar:
- Project Gutenberg: Binlerce klasik İngilizce kitap ücretsiz olarak sunuluyor. Özellikle çocuk kitapları ve kısa hikayeler için Children’s Books Bookshelf bölümüne göz atabilirsiniz.
- International Children’s Digital Library: Farklı seviyelerde, resimli ve sade İngilizce çocuk kitapları için ICDL sitesini kullanabilirsiniz.
- ManyBooks: Klasik ve modern eserlerin sadeleştirilmiş versiyonlarını da bulabileceğiniz bir diğer ücretsiz kaynak: https://manybooks.net/
- Oxford Owl: Özellikle başlangıç seviyesindeki çocuklar için interaktif ve sesli kitaplar: https://www.oxfordowl.co.uk/for-home/find-a-book/library-page/
Disiplin Örneği Olun
Dil öğrenme ile ilgili başka birçok tüyo var. Ancak insanlar genellikle bu tüyoyu alıp en fazla bir kaç hafta “gaza gelip” sonra sıkılıp bırakırlar. Bir turistle konuşamayınca kızıp kaldıkları yere geri dönerler ancak kaldıkları yer geriye gitmiştir. Bu nedenle hiç bitmez. Dil öğrenme “disiplin” ister. Bu sıkıcı görünüyor değil mi? Sıkıcı hale getirip getirmemek sizin elinizde. Can sıkıcı sınav kitaplarını alıp gramer ezberlemeye çalışırsanız buna zaten alışabiliyorsanız sorun vardır. Bunun yerine “sevdiğiniz konulardaki sevdiğiniz yabancı dildeki materyallerle” zaman geçirin. Disiplinin anahtarı: sevmek
Deneyimlerinizi Paylaşın
Deneyimlerini paylaşmanın, bilgiyi yaymanın “kutsallığına” ve bereketine inanıyorum. Bu nedenle lütfen kendi deneyimlerinizi herkesle paylaşın. Kendi özelimde, deneyimlerinizi bu satırların yazarına da iletmeniz (e-posta veya yorum kısmından) beni memnun edecektir. Hatta kendi sayfamda da paylaşmaktan memnun olacağım. Instagram hesabım @suatatan
Diğer Kaynaklar
Çok beğendiğim bir “dil mentörü” Lydia Machova’ya ait videolar: https://www.languagementoring.com/youtube/
İzlediğinizde tüylerinizi diken diken edecek 18’inden küçük ama 20 küsür dil bilen çocuk: https://www.youtube.com/watch?v=Km9-DiFaxpU
Chris Lonsale’in konuşması: https://www.youtube.com/watch?v=d0yGdNEWdn0&t=30s