Kendi babam hariç tüm babalara ithaf olunur.

Ey Baba!

Ey oğul! Hitabı ile başlayan çok nasihatname yazıldı. Kimi henüz doğmamış evladına nasihat ederken, kimi daha evlenmeden gelecekte doğup doğmayacağı bile meçhul olan evladına seslenir. Elbette gerçekten evlatları var olduğu halde böyle şeyler yazanlar da vardır ancak bu yazıları o evlatlardan ziyade başkaları okur.

Ey Baba!

Sen de bu kervana katıldın ve bir nasihatname yazdın evlatlarına. Hem bununla kalmadın, İngiliz yazar Rudyard Kipling’ten Şeyh Edebaliye, oradan da Hazret-i Lokman’a kadar evladına nasihat etmiş kaç kişi varsa onların da nasihatnamelerini bize okudun, vasiyet ettin.

Ey Baba!

Biliyorum haddim olmayarak belki de dünya tarihinde ilk kez sana nasihat yazıyorum. Çünkü evlatların ataları geçebildiği bir devirde yaşıyoruz ve sen hiçbir zaman inanmayacaksan bile bazı hususlarda evlatlar babalara nasihat verebilecek kadar ilerlerler ancak hiçbir aklı başında evlat bu nasihatleri babasına aşikâre etmez. Eh ben de etmiyorum zaten. Şeyh Edebali eminin “Ey Oğul” diye nasihat ederken yalnızca kendi evlatlarına seslenmiyordu. Ben de yalnızca sana seslenmiyorum. Sana nasihatname yazamadıysam bile senin hakkında düşüncelerim arasından senin bilmeni istediğim ne varsa yazmıştım. Aslında yine yazamamıştım, çünkü kelimeler bile özgür değildi senin heyulan varken.

Ey Baba!

Sürekli olarak yanımda olmana gerek yok, yaşamana ise hiç gerek yok. Nitekim sen nasıl başardıysan attığım her adımda kafamın derinliklerinde hiçbir şeyi beğenmeyen, evlatlarını hayat mücadelesinde yarış atı gibi yetiştiren, inatçı, soğuk ve maalesef bu kadar kötü yönüne rağmen elimi kolumu bağlı tutan merhametli ve azizvari iyi niyetli gibi sıfatlara haiz olan senin gölgen var ve emin ol ki o kafamdaki heyula her haliyle senin şimdiki halinden daha anlayışlı olmasına rağmen şimdi tam da bu kelimeleri yazdığım anda bile beni gözle görülmez bir zindana tıkıyor. Kelimelerimi özgürce seçmekten hazer etmeme neden oluyor. Yalnız olmadığımı anladığımda, senin de şu halinle yalnız olmadığını anladım. Kader ortağım Kafka vardı ve şöyle diyordu:

Çok sevgili babacığım!
Bana son günlerde bir ara, senden korktuğum gibi bir savı hangi nedenle ileri sürdüğümü sormuştun. Her zamanki gibi bir yanıt bulup verememiş, bu da işte biraz yine senden korkmamdan, biraz senden korkmamın nedeninin pek çok ayrıntıyı içermesinden, dolayısıyla bunları yarı buçuk da olsa sözle belirtemeyeceğimden kaynaklanmıştı. Şimdi sana yazıyla yanıt vermeye kalkıyorsam, bu yanıtta da yine pek çok boşluk kalacak, çünkü söz konusu nedeni kaleme alırken, senden duyduğum korku ve bunun yol açacağı sonuçlar sana karşı özgür davranmaktan beni alıkoyacak, konunun büyüklüğü belleğimle zekâ gücümü enikonu aşacaktır.

Kafka’nın yazdıkları babasına hiçbir zaman ulaşamadı. Benim yazdıklarım da ulaşmayacak nasılsa. Hatta sen bu yazılanları okusan bile ulaşmayacak. Neden mi çünkü insanlık tarihi boyunca bazen Tanrı pozisyona bile sokulmuş olan baba figürleri , yahut baba pozisyonuna sokulmuş tanrı figürleri olduğu müddetçe daha doğrusu şu baba fetişizmi devam ettikçe daha çok evlat babalarının nasihatlerini okuyacak ancak hiçbir baba oğlunun yazdıklarını (Noel ödülü bile alsa) okumayacaktır. Okusa bile kulak asmayacak, benden teşekkül edenin bana uydurdukları diyecektir.

Ey Baba;

Şimdi kızmazsan senin bana okuduğun ve belki de ben baba olduğumda ben hariç tüm babaların evlatlarına okuyacağı şu nasihatnameyi Şeyh Edebali hazretlerinin yazdığı, “babaları burjuva, evlatları proleter konumuna sokan babaist manifestoyu” ve benim buna karşı yazdığım anti manifestoyu ve şerhleri dikkatine sunacağım.

| ŞEYH EDEBALİ’NİN EVLADINA ÖĞÜTLERİ Ey oğul, artık Bey’sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoş görmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana… Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın. Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı. Allah yardımcın olsun… Güçlüsün, kuvvetlisinEy oğul, artık Bey’sin! Ama; bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarında savrulur gidersin. Öfken ne nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın! Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi değildir. Bütün bilinmeyenler feth edilmeyenler, görünmeyenler, ancak sen faziletli ve ahlaklı olursan gün ışığına çıkacaktır. Ey oğul! Ananı, atanı say ! Bereket büyüklerle beraberdir. İnancını kaybedersen, yeşilken çöllere dönersin. Açık sözlü ol ! Her sözü üstüne alma! Gördüğünü görme ! Bildiğini bilme” Sevildiğin yere sık gidip gelme ! Ey oğul ! Üç kişiye acı: Cahil arasındaki alime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene. Ey oğul ! unutma ki,yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. | BENİM BABA OLAN ÖĞÜTLERİM: Ey baba, artık yaşlısın. Bundan sonra babalık bize, dedelik sana. Güceniklik bize, kulak asmamak sana Suçlamak bize, terslemek sana Kötü evlat olmak bize, lanet okumak sana Anlaşmazlıklar bize, daha da kötüleştirmek sana. Neden haksızlık size, bağışlamak bana, adil ol diye öğüt veren de sensin. Ey baba evladının da hata yapabileceğini bil. Vaktinden evvel tay yarış atı olmaz. Şunu da unutma evladını hoş gör ki; kendine güvensin. Ey baba; işin ağır değil, çünkü baban sağ değil, kafandan da onun heyulasını atmışsın. İşi zor olan benim, çünkü dünyayı fethetsem gözünde değil. Allah yardımcım olsun. Güçlüsün, kuvvetlisinEy baba, artık dedesin! Ama hala oğullarının da küçük de olsa bir şeyler başarabileceklerine inanmazsan, oğulların sabah rüzgarında savrulmakla kalmaz. Babalarının kemiklerini sızlatacak işler yaparlar. Allah belasını versin derler. Daima, anlayışlı, mutmain ve evlatlarına sahip olasın. Evlatların senin gördüğün kadar aciz değiller. Sen inanmasan ve görmesen de onların da fethettiği topraklar, senin onlarla iftihar etmeni sağlayacak işleri vardır. Ancak sen araştırsan gün ışığına çıkacaktır. Ey baba, evlatlarını sev’ Büyüklerin kıymetin küçükler olmadan anlaşılmaz. Evlatlarına inanmazsan, kendini zürriyetsiz sayabilirsin çünkü bu dünyada sana rahmet okutacak hiçbir iş yapmazlar. Evet açık sözlü ol, evladına güveniyorsan bunu hissettir. Her aklına gelen nasihati yapma. Evladını onun zaten yapmayacağı hataya karşı uyarma. Sevildiğini bildiğin halde nefret ettirme. Ey baba üç kişiye acı: Büyük işler yaptığı halde babası tarafından takdir edilmeyene, küçük işler yaptıpı halde babası tarafından çok övülene ve hiçbir iş yapmayan evlada sahip babalara. Ey baba, unutma ki; Sen de bir gün evlat idin. Ve ben de birgün baba olacağım. | | — | — |