Kocaeli’de işsiz üniversiteliler

Mürekkep yaladık, ekmek aslanın ağzında diye. Az değil üniversiteye kadar 15 sene…  Bunca emeği başka şeye versek onun ustası olacağımız muhakkaktı.  Neyse ki hepimiz değilsek de bir kısmımız şu aslanın ağzında olan ekmeği şu an yiyoruz. Ya diğerleri ne yapıyor? Elbette üniversite mezunu işsizleri kastetmiyoruz. Neden mi? Çünkü onların ‘umutları’ var.  Peki kimden bahsediyoruz. Tabii ki, okumayanlardan!

Okumayanlar denilince akla hep tembel, sorunlu tiplemeler gelir. Bu eğitim sistemimizin “okumayandan adam olmaz” yalanının zihnimizde açtığı kötü bir yaradır. Bu tezin aksini kanıtlayan binlerce örneğe rağmen bu vazgeçemiyorsanız bu yazıyı okumayın. Çünkü size göre biri okumamış ise açlığı hak etmiştir.

Düşünün, hukuken temyiz kudretine sahip olmayarak adam bile öldürseniz az bir ceza alacağınız bir yaşta velev ki tembelliğinizden okumadınız. Hatta ortaokul terk yaptınız. Tabii ki imkânsızlıklardan okumadıysanız bu daha acı… Mümeyyiz oldunuz. “Okumadık işte” diyecek yaşa geldiniz. Bunu fark ettiğiniz yaşta muhtemelen en kötü şartlardaki işlere bile başvurduğunuzda geri çevrilirsiniz. Okulu dışarıdan bitirme seçeneği dışında, mevcut halinizle yaşama şansınız neredeyse sıfır. Evet, bu gerçeği maalesef yavaş yavaş öğreniyoruz. Eh, üniversite okumuş hatta doymayıp lisansüstü eğitimi almış, güzide gençlik ilkokul terk adamların kariyer fırsatlarını inceleyecek hali yok.

Sosyal devlet, sınav desem çık, başka bir şey desem çıkma !

                Sadede gelelim. Kör eğitim sisteminin sakat ürünleri olan biz okumuşlara göre yeterli derecede sefalete müstahak olmuş “okumamışlar” iş bulamıyor. Bulanlar ya tesadüflere ya da sosyal devlete borçlu. Özel sektör için “vasıf” kavramı elbette insan olmaktan önce geliyor. Bu durumda özel sektörden, okumamışlara hayır yok. Ama malumdur, sosyal devlet baba için vasıftan önce insan olmak geliyor. Anayasal olarak.

                Şimdi; Bir zamanlar okumuşları dahi torpile muhtaç eden devlet baba, “sosyal devlet baba” olmaya karar verdikten sonra sınav denilen, hiç olmazsa garibanın umudu olan kpss ve sair sınavları icat etti. Ancak okumamışlar halen torpile muhtaç…  Eh onlar için sınav açmak onlara ayrı bir problem olacaktır. Ama onları kendi hallerine bırakmak zımni zulümdür. Neden mi? Çünkü onlar memleketin en umutsuz işsiz kitlesi olarak, çoluk çocuklarına namusu ile iki lokma ekmek götürebilmek için dönüp dolaşıp “birilerinin selamı ile bir yerlere gitmeye” mahkûm kalacaktır çoğu kez. Dünya kurulduğu gündendir, rantın siyasetten geçtiği kabul edilir de, iki kuru lokma da mı siyasetin kucağındadır Allah aşkına?

Bir öneri:

                Hayatın bu yönünü de merak edip bakanlar rastlamıştır, kamuda gerek birebir gerekse hizmet alımı şeklinde olan her türlü “vasıfsız işçi” alım ilanlarının bazılarında, zaten aranacak dil, kpss vb. gibi seçici ve sıralamaya haiz özellikler olmadığında noter huzurunda çekilişlerle alımlar yapılmaktadır. Bu şekildeki alım, kazananların da kazanmayanların da “Ankara’da dayı” merakına son vererek en azından herkesi eşit pozisyona getirmektedir. Bu uygulama gerçekten takdire şayandır ve daha da ileri götürülebilir.

 Evet, Türk siyasetinin, garibanın umudu olma gibi güçlü bir oy kaynaklarından birini bitirmesi pahasına bile olsa; okumuşlar için uygulanan kpss sistemi gibi, okumayanlar için bir sınav değil de, merkezi bir veritabanı oluşturulsa ve buradan kura yöntemi ile vasıfsız eleman alımı yapılamaz mı? Denilecek ki İş-kur var. Teknik konulara girmeye hacet yok, ancak en azından mevcut yapısı ile İş-kur’un verimliliği ayrı bir tartışma konusudur.

Önerilen yöntemin ne olduğundan daha önemlisi; “Okumamışlar için adalet” sağlayacak, onları ekmek kapısı ararken kimseye muhtaç etmeyecek bir yöntem bulunmalıdır. Bu sosyal devlet olmanın bir gereğidir. Bu talebi yüksek perdeden görmüş olanlar olabilir. Onları “okumamış” tanıdıkları varsa ve işsiz iseler, bu tanıdıklarının serüvenlerini dinlemeye davet ediyorum.